Son Yazılar
Kitap Eleştirileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Eleştirileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kitap Eleştirileri -3-

Written By Tuna BAŞAR on Pazar, Mayıs 25, 2008 | 10:59 ÖÖ

TUNA BAŞARİ z m i r l i G ö z ü y l e
Kitap Tanıtım Yazıları
-3-

Tanrıyla Şeytan Arasındaki Denge Üzerinde Çıkılan Yolculuk: Lucifer’in Bisikleti
“Türkiye’nin marjinal şairi” olarak nitelenen küçük İskender “Lucifer’in Bisikleti” isimli metinler kitabında okuyucuyu farklı zamanlara, farklı olaylara, farklı kişilere götürüyor.
Makedonya kralı Büyük İskender’in ölümünden sonra, amcası tarafından, tahtın birinci varisi olması nedeniyle, vahşice öldürülen küçük İskender’in bir faşizme kurban edildiğini düşündüğü için küçük İskender ismini kullandığını belirtiyor.
Makedonya’da malikânelerinin bahçesinde annesiyle birlikte öldürülen küçük İskender’in ruhu, tanrıdan uzağa giden Lucifer’in çağrısına kayıtsız kalamıyor ve tanrıyla şeytanın tekerleklerini oluşturduğu Lucifer’in Bisikletinde kendine ayrılan yere oturarak, zamanda yolculuğa başlıyor ve bu yolculuğa okuru da dâhil ediyor.
Huysuzlanan arzın sakinleştirilmesiyle başlayan yolculukta küçük İskender bizi oradan oraya sürüklüyor. Neler yok ki bu yolculukta; Duygu Asena’nın cenaze töreninden, Bülent Ersoy’un kadınlar matinesine… Elinde pardösüyle yağmurlu bir havada boğazda yürüyüşe çıkan Orhan Veli’den, bir futbol maçının cinsel çağrışımlarına… Kenan Evren’e yazılan sitem dolu mektuptan, seri katil Charles Manson’ın mahkeme salonunda verdiği savunmaya… Can Yücel’in Shakespeare çevirilerine kattığı kendine has üsluptan, bir rock grubu için isim önerilerine…
Her metinde küçük İskender’in marjinal bakış açısını görmek mümkün. Duygu Asena’nın cenaze töreninden yola çıkarak Melih Cevdet Anday’ı ve Edip Cansever’i hatırlatırken, seksenler civarında Bülent Ersoy’un kadınlar matinesinde daha yeni yeni tomurcuklanan göğüslerini kadınlara göstermesini şu şekilde yorumluyor; “…bir aidiyet karmaşası taşısa da ‘ben de size benziyorum, alın aranıza, ben de Nişantaşı çocuğum’ gibi bir durumdan çok, iyi niyete dayanan bir saflığın, bir mutluluğun, üstelik faşist darbenin ortasında bir ‘kişisel beraat’ın da işaretiydi…” Bülent Ersoy’un halk tarafından normal olarak algılanmamasını da bir sürü psikolojisine bağlıyor: “Sanır mısınız ki sürü her zaman masum ve suçsuzdur!
Cenk Koyuncu ile Rodos’un hüzünlü yaşamlarına kısa bir bakış atmamıza sebep olurken, ikilinin ölümünden sonra onları şu şekilde tanımlıyordu; “…belki yalnızca siz ikiniz şiirdiniz, biz geride kalanlar hikâye.” Evet, şiir gibi yaşamışlardı ve şiir gibi aramızdan ayrılmışlardı. Cenk’in şu dizeleri de bunu açıklamaya yetmiyor mu ki zaten: “ölüme tek ödevim kaldı/ona çalışıyorum!” Bir vasiyeti yerine getirir gibi değil de büyük bir içtenlikle Cenk’i ve Rodos’u bize anlatırken, “polis babanın intiharı, annesinin ölümü, uzun saçları ve sakalları arasına sakladığı tek kulağıyla Ortadoğu’da başka bir Van Gogh” olan Cenk’le, “biraz daha kalsam, biraz daha mı can verecektim?” diyen Rodos’un “birlikte Nevizade’de eğlendikleri bir gecenin sabahında Rodos’un mide bulantısı ile başlayan kalp krizi belki de parasızlık nedeniyle yetişemedikleri hastanenin koridorlarında tümöre dönüşüp öyle nüfuz etti Cenk’e. Gitgide bir epidemiye benzeyen duyarsızlık saltanatı onların da kellesini istedi. Uzattılar başlarını karı koca.
Bir futbol maçındaki cinsel çağrışımları kaleme alırken şu saptamaları yapmadan edemiyor; “…sanki futbolcuların çoğunun eşcinsel eğilimi varmış gibi de gelir bana. İşte bacaklarını tıraşlıyorlar, o kadar kişinin gözünün önündeler, birlikte soyunuyorlar, birlikte duş alıyorlar, birlikte dışarı çıkıyorlar, birlikte eğleniyorlar, birlikte kaçamak yapıyorlar… Bu yakınlaşma, örtüşme ister istemez bir cinsel birleşmeyi, bir seks birlikteliğini getirmese bile erkek ilişkisinin yoğunlaşmasını sağlıyor. Birer gay fetişi olma durumları da söz konusu.”
Her biri kısa bir metin olmanın ötesine geçemeyen metinler arasındaki yolculukta küçük İskender bize çok şey düşündürürken birçok kişiyi de anarak saygı duruşunda bulunuyor. Kimler yok ki bu saygı duruşunda, Rimbaud’dan Verlaine’ye, Ece Ayhan’dan Can Yücel’e, Almodavar’dan Kubrick’e, Arkadaş Z. Özger’e kadar birçok kişi zihnimize konuk oluyor.
Bu yolculuk sırasında küçük İskender Lucifer’in Bisikleti’nin selesinden slogan-aforizma atmayı da ihmal etmiyor:
Gerçek, yalanın profilidir.”
Her yolcu yoldayken ip üzerindeki cambazdır aslında.”
Günah, yeryüzünün nöbet noktalarındaki ani elektrik değişiminin kısa tanımıdır.”
Şehvet, tanrılaşma yolunda atılan ilk adımdır.”
Siz yaralarınızla övünürken vücudunuz onları kapatmaya çalışır.
Yalnızlık müsveddesiyim.”
“…düzyazı, şiir, resim, müzik, her ne ise, soyut bir ifrazattır eninde sonunda.”
Kelimeler imsomnia hastasıdır.”
Kimi intihar mektubu, intihar mektebidir de bir bakıma.”
Şeytan, tanrının mastar halidir.
İnsanın doğasının körpeye yönelirken hala inatla evrimini tamamladığı iddiası. Yalan. Hayvanız daima.
Tanrılar kurban ister. Ancak Ortadoğu’da tanrılar halktır.”
Her sevgili biter: Bıraktığı bir hatıradan çok lekedir kimilerine. Kir de değil. Sebebi belirsiz bir leke.
Her seven de biter: Biriktir(t)diği bir sitemden çok kasvettir gidenlere.”
Bütün metinleri okuduktan sonra hayata bakış açınızın farklılaştığını hissetmemeniz imkânsız. Sırf bu nedenle bile okunmaya değer bir kitap “Lucifer’in Bisikleti”. Bunun yanında küçük İskender’in marjinal bakış açısını görebilmek ve şiirlerindeki faklılığın sebeplerini anlamak için de okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap.
Lucifer’in Bisikleti
küçük İskender
184 sf
Sel Yayıncılık Temmuz 2007
Fiyatı: 12 YTL

Tuna Başar
/ yirmiyedieylülikibinyedi sıfırbirkırkdokuz
Afyonkarahisar /

Kitap Eleştirileri -2-

Written By Tuna BAŞAR on Perşembe, Ocak 17, 2008 | 11:26 ÖÖ

TUNA BAŞARİ z m i r l i G ö z ü y l e



Kitap Tanıtım Yazıları
-2-




Bir Doğu Yolculuğundan Notlar: Yaralı Zaman

Bir yanımız hep eksiktir bizim. Bir yanımız hep acı çekmekte, bir yanımız hep yalnızlıkla baş etmektedir. Yani bir yanımız hep yaralıdır bizim. Hep bir eksiklik vardır yaşamımızda.
Yıllardır bir yara gibi kanayan doğuya yine Ferit Edgü’nün kaleminden tanık olduğumuz Yaralı Zaman isimli anlatı kitabında, bu sefer Ferit Edgü okuyucuyu Halepçe katliamı sonrası Türkiye’ye sığınan mülteciler üzerinden doğu insanının sorunlarına ve doğu insanının yaşam tarzına götürüyor.
Kimse ve O/ Hakkâri’de Bir Mevsim’den 30 yıl, Doğu Öyküleri'nden 10 yıl sonra, Seferis’in günlüğünden “yaralı gövde, yaralı yurt, yaralı zaman” dizesinden ismini alan kitap, Bir Doğu Yolculuğundan Notlar alt başlığı ile piyasaya çıkmış.
Bir gazetecinin yıllar sonra tekrar doğuya yaptığı seyahati anlatan kitapta, Vahap isimli rehber eşliğinde doğu yaşamına ışık tutuyor Ferit Edgü. Minimalist anlatı tarzına devam ederken, bir roman veya öykü tarzını değil de sanki gerçek bir yolculuğu kaleme alarak okuyucuya sesleniyor.
Bu sefer gerçekten doğuya giderek, doğu yaşamına birebir tanık olarak değil de bir düş gücü sayesinde doğuyu anlatıyor Ferit Edgü ve bunun nedenini de şu sözlerle açıklıyor;
“Bir zamanlar, düşün içindeki gerçekle, gerçeğin içindeki düşten söz etmiştim. Benim yazdıklarımın özeti gibidir bu. Tabii burdaki düş sözcüğü rüyanın karşılığı değil. Gözler açıkken görülen düş söz konusu. Düş gücü insanoğlunun sahip olabileceği en büyük zenginliktir. Düş gücümle yolculuklara çıkabilirim; çıkıyorum. Yalnız coğrafyada değil tarihte de. Yalnız tarihte de değil, insanların iç dünyalarında da. Gerçekliğin gerçeğine, özüne varmak için bu düş gücüne gereksinmemiz var. O yoksa hiçbir şey yok. Ne çözümler var, ne de mutlu bir gelecek. Yalnızca ölüm var. Yalnızca öldürümler var. Yok olmakta olan bu güzelim dünya var. Yaralı Zaman'ı bu güce borçluyum. Masamın başında, elimde kalem, böylesi yolculuklara çıkmamı, insanlarla karşılaşmamı, onlarla konuşmamı sağlıyor düş gücüm. Söz konusu tercih değil, bir zorunluluk.”
Tabii ki doğu sorunlarına çözüm bulmak değil burdaki amaç. Burdaki amaç insanların dikkatini doğuya çekmekte. Bunu yaparken bazı noktalarda gerçekten ordaki acıyı hissettiriyor okura. Yaşlı bir mültecinin sorusu kitabın son sayfasını okuduktan sonra da aklımızdan uzunca bir süre çıkmıyor: “Niçin hep gençler ölüyor da, biz yaşlılar yaşıyoruz.”
Hakkâri’de Bir Mevsim’de, Kimse’de ve Doğu Öykülerinde kendini hissettiren doğu insanın dili bu sefer daha açık bir şekilde yer alıyor kitapta. Bazı cümleleri Kürtçe yazmaktan çekinmiyor. Bunu da şu sözlerle açıklıyor; “Dil, insanoğlunun en büyük gerçeğidir. Kimse, hiçbir güç, insanın elinden bu gerçeği koparıp alamaz. Onu yok sayabilir. Ama bu, o dili konuşanların, o dilin sahiplerinin sorunu değildir.
Hakkâri’de Bir Mevsim'i yazdığım yıllarda, önce de söyledim daha Doğu, bugünkü Doğu değildi. O günün sorunları da henüz tartışma alanına girmemişti. Ama ordaki dil, Kürtçe varlığını, gerek Kimse 'de, gerek Hakkâri’de Bir Mevsim'de kendini duyuruyordu.
Bugün durum farklı. Yıllardır, etnik kökenli bir mücadele söz konusu. Dil de, bu mücadelenin bir parçası olarak gündeme girdi. Yaralı Zaman'da birkaç Kürtçe cümle var, evet, bunun nedeni, metni yazarken o sese gereksinme duymam. “
Vahap’ın şu sözleri de doğu insanının sitemini dile getiriyor;
“Hiçbiriniz hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bildiğinizi sanıyorsunuz. Bilmiyorsunuz. Belki ölümü biliyorsun. Ama ölümden bin beteri var. Onu bilmiyorsun. Hiçbiriniz. Hiçbiriniz.”
Bir düş gücü sayesinde Halepçe Katliamı sonrası dönemdeki doğu yaşamına ve doğu insanına ışık tutmaya çalışan Yaralı Zaman, Kimse, O/ Hakkâri’de Bir Mevsim, Doğu Öyküleri ve Tüm Ders Notları’ndaki Hakkâri’de Bir Mevsim bölümüyle birlikte okunmalı bence. Bu sayede hem gerçek doğu yaşamını, hem de düşteki doğu yaşamını kıyaslama ve Ferit Edgü’nün kaleminden doğuyu daha net görebilme imkânı doğar.

Yaralı Zaman
Ferit Edgü
88 sf
Can Yayınları Eylül 2007
Fiyatı: 6 YTL

Mustafa Tuna BAŞAR ERASLAN


/ ikikasımikibinyedi sıfırsıfıryirmidokuz
Afyonkarahisar /

Not: Bu kitap eleştiri yazısı "Onaltıkırkbeş" isimli derginin 1 Aralık 2007 tarihli 17. sayısında yayınlanmıştır.
 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2013. Tuna BAŞAR - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger